Eyvallah..

Gerçekten içine atanların, asla “içime atıyorum” dediklerini duyamazsınız. Herkesi güldürür ortamın neşesi olurlar. Sonra bir gün ortadan kaybolurlar. Mesajlara geç dönerler bazen günlerce dönmezler. O sırada kendilerini iyileştirirler. Sonra dönüp gülmeye devam ederler, ruhunuz duymaz..
Hiç bir derdi yokmuş gibi gözüken, öyle de sanılan insanlardır bunlar.
Pozitif, umutlu, güler yüzlülerdir. Çünkü gerçekten derdi olanlar dert edebiyatı yapamazlar. Umutsuzluğun dibini de çok iyi bilirler, derdi kederi de, umutlu olmayı da ve “eyvallah..” demeyi de..
Bakarlar bazen çevredekilerin fuzuli evhamlarına, sahiplendikleri, yük edindikleri, dertlendikleri beyhude mihnetlerine.. Bir tebessüm ederler ve yoluna devam ederler, diğerleri “bu ne anlar ki dertten.” derlerken..
Öyle de olsun isterler zaten, insana dert yanılır mı hiç, kafayı mı yedin sen. Git dağa, taşa, toprağa, denizlere anlat. Yağmura anlat, kaleme, kağıda, hayvanlara… Kitaplarla dertleş, kağıtlara bahset yağmurlu bir gecede bir mum ateşi eşliğinde mesela..
Açma bir insana işte içini, içine kapanmak da değil ki bu, daha çok içine açılmak gibi bence.. Ve içeriyi dışardan daha çok sevmek, daha gerçek, daha samimi, daha eğlenceli, daha bizden bulmak gibi…
Böyledir işte bu insanlar görülenin, sanılanın aksine. Mutlulardır, umutlulardır bu şekilde. Dertmiş, sıkıntıymış yoldaşları, dostlarıdır artık bu insanların. Severler, kabul ederler ve bunlara gülmeyi, Eyvallah demeyi çok iyi bilirler.
“Mesele dertler değil, onlar hep var. Mesele bir derdin seni ne kadar etkilediği, onu ne kadar yük edindiğin…”
“Derde de kedere de eyvallah..” Bunu demek kolay değil ama iyi ki varlar.. İyi ki yaşanmışlar, iyi ki yaşanıyorlar.. İnsanı insan yapan şeyler onlar. Tecrübesi, dersi, gücü, direnç kuvveti, hüznü, eksik yanları, kırgınlıkları, acısı, sabrı, sınavı…
En önemlisi, insan olma yolundaki en büyük aracı bence onlar insanın..
İşte aslında her zor şey gibi güzel bir şey bu da insan için, insan olabilmek için…
“Bakmayın üç günlük dünyanın sızısına, insan dertle nasıl piştiğini bir bilse, tüm dünyanın dertlerini sırtlamak ister..” E bir yandan da bu kadar güzel olan bir şeyle niye yakınalım ki insanlara. 🙂
Ne demiş Mevlânâ, Bişnev’inde “Dert Allah’ın emanetidir, sahip çıkandan geri alır..”
Her güzel şeyin sonu gibi; “gelirler, öğretirler ve giderler.” Tabi sahip çıkmayı bilene, anlayabilene…
Bu konuyla ilgili ve aslında her şeyin de özeti olan, duyduğumuz o ilk cümleyi söyleyeyim;
“Dert yiğidin kamçısıdır evladım…” Vesselam.

Yorum bırakın